Ömer Cerid Instforumda bir anma

Çok değerli hocam Ömer Cerit’in vefatını üzüntüyle öğrendim. Ömer Hoca iyi yürekli, müthiş bilgili, kimsenin önemsemeyeceği ayrıntılar için zamanını, emeğini sakınmadan harcayan bir Boğaziçi Üniversitesi sevdalısı idi. Bölümümüze, öğrencilerine çok emeği geçmiştir, çoğumuzun üstünde hakkı vardır. Öğrenci ya da hoca olarak ne zaman bir projede başımız sıkışsa ona danışır ve er ya da geç ondan yardım alırdık. Sürekli gülen gözlerinde yansıyan bastırılamayan iyimserliği ve sevdikleri, değer verdikleri için hiç usanmadan, yorulmadan verdiği emekler karşısında umarsız bir cengavere benzetmişimdir kendisini. Onu özleyeceğiz. Sevenlerinin başı sağ olsun, nurlar içinde yatsın.

Yasemin PalanduzKahya
 

 

Kanımca rahmetli Ömer Cerid, değeri yeterince bilinmemiş veya değerini kendisinin dahi yeterince anlayamadığı bir deha idi. 1970’li yıllarda, o daha doktora öğrencisi iken ne zaman elektronikle başımız sıkışsa ona giderdim. Bir keresinde hiç bilmediği ancak bozulmuş, devre şeması da olmayan bir cihazın tamiri için bizim laboratuara geldiğinde, aleti çalıştırmaya çalışmış, aksaklığı görünce devreyi açmış, birkaç saniye sonra, benden biraz aseton ve bir pipet istemişti. Pipete asetonu çektikten sonra devredeki iki noktaya işaret ederek “ikisinden biri” deyip birincisine birkaç damla aseton damlatmış ve “tamam bu” demişti. Devreden söktüğü parçayı yenisiyle değiştirince alet düzelmişti!
Kedileri sevdiği için birkaç hafta önceki son karşılaşmamız dahil onu hep “miyav miyavMiyavMan!” diye  selamlardım; o da “hav, hav!” (bir zamanlar köpeklerimiz vardı!) diye cevaplardı!
Yasemin hanımın da dediği gibi çok kişiye çok emeği geçmiştir. Allah Ömer’e gani, gani rahmet eylesin; nurlar içinde yatsın!
Öner Hortaçsu
 

 

Omergercektencokakilli, bilgili ve yardimseverdi..Cok gerilere 91 yillarinagittim..elimizde IBM icinderlenmis bir yazilimvar..o zaman kampuste IBM yok -varsa da ben bilmiyorum- ve yaziliminderlenmemis bir kopyasiyok..biz bu yazilimikullanipsonuclari makul bulursak yazilimi satinalacagiz..Omer'inkapisinicaldik ilk doktora ogrencimle ...hemen kendi IBM ini bize odunc verdi ve istedigimiz kadar kullanabilecegimizi soyledi..Isimizigorduk ...binlerce kez tesekkurettik..kendisi dunyanin en normal isini yapmis gibi tatlitatligulumsuyordu..Bunun gibi daha nice ricalarimiz oldu hepsine guleryuzle olumlu yanitalirdik..

Omer'in Kimya Bolumunun NMR aletini nasil ve kac kez tamir ettigini eminim deneyselci arkadaslarim anlatacaktir.. Omer Hoca Kimya Bolumunun dostu idi..arada gelir hatirimizi sorar..herbirimizle sohbet ederdi..  Tutkusu kedilerdi.. kovalarla onlara yemek tasidigini gorurduk aksamlari.. Mekani cennet olsun ....onu cok ozleyecegiz..
ViktoryaAviyente
 

 

Ömer Hocamın üzerimizde çok hakkı, bizde bıraktığı çok da anısı vardır. Ne söyleyeceğimi bilemiyorum, çok üzgünüm. Sanırım Öner Hocanın söylediği gibi "değerini kendisinin bile yeterince anlayamadığı deha" ifadesi çok iyi tarif ediyor onu. Ömer Hocamın vaktiyle gönderdiği eski bir gazete kupürünü paylaşmak isterim

Hepimizin başı sağolsun. Huzur içinde uyusun.-
Faik Başkaya
 

 

1971 RC mezunu, sinifarkadasim,esine rastlanmaz, cok zeki, kiminin coksevdigi, kiminin nefret ettigi bir acaip ruh! Herseyi tekil (unique): zekasi, elektrik bilgisi, sakalari, kedi duskunlugu,vearkadasligi.
1974 de Hadi Ozbalinkazandigi bir destekle Kimya Bolumune bir proton NMR cihazi alindi. Benim BU deki ilk yilim, 1975ve Turkiyenin  ilk NMR i elimnaltinda. Bu ne luks ! NMR cihazi Organik kimyanin en onemli analiz cihazi. Kullanilansolventlercok  ozel. Ulkeyegirisi yasak. Her amerikaya giden bavulunda kacak getiriyor.. İTU luarkadaslar bize dediler ki Turkiyede NMR kullanmak Alaskada portakal yetistirmek gibidir.
Bu cihaz 32 yilcalisti, ulkedekibutun kimya bolumleri bizim kapimizda kuyruk oldular. Bilmedikleri sey suydu: Omer Cerit bu makineyi cozdu. Variansirketinin teknisyeninin bile pes ettigi tamirleri yapti. O zaman cihazlar entegre devreli degildi. KarakoydePersembepazarina gidip bir avuckapasitans, rezistans, kablo filan aliyordu, bir gece oturup cihazi tamir ediyordu.
Bunu Omer Hadi yi, beni ve Kimya Bolumunusevdigiicinsirf bize iyilik olsun diye yapıyordu.
Sevdigimsinifarkadasima rahmet dilerim. Bir esi bulunmayan insan daha kaybettik.
Selim Kusefoglu
 

 

Boğaziçi'nde çalışmaya başladıktan sonra Kare Blok'ta ne zaman kendisini görsem iki kelime merhaba demeye çalışırdım. Bazen geç saatte (sadece kedileri değil) bütün binayı canlı tutuyordu. Belki de hem kurumun hem de elektronik müh.tarihinin başında nöbet tutuyordu... Kendisini çok özleyeceğiz, herkesin başı sağolsun.
Burak Güçlü

 

 

Bir gün Ömer Hoca ile dersteydik. Kapı açıldı, içeriye iri yarı bir adam girdi, elinde de bir su kovası. Ömer Hoca adamı görünce tahtada dondu kaldı, sonra sınıfın içinde kaçmaya başladı, adam da kovayla kovalamaya. Sonunda köşede sıkıştırdı ve kovayı başından aşağıya boşalttı. Biz öğrenciler donmuş kalmış olanları seyrediyorduk. Neyse ki kovanın içi konfeti doluydu. Sonra anlaşıldı ki Minik Ömer Hoca'nın eski öğrencisiymiş. Şimdiki Garanti Bankası'nın üst katında da Ömer Hoca'nın labı var. Ömer Hoca Minik'ilabdan atıp kapıyı kilitlemiş, Minik de sarmaşıklardan yukarı tırmanmaya çalışırken Ömer Hoca üzerine kovayla su döküp uzaklaştırmış. Seneler sonra bu olayın intikamını almak bizim derse nasip olmuş... Mekanı Cennet olsun, hep gülümseyerek hatırlayalım kendisini...
Levent Kurnaz
 

 

Çok değerli hocam Ömer Cerit’in vefatını üzüntüyle öğrendim. Ömer Hoca iyi yürekli, müthiş bilgili, kimsenin önemsemeyeceği ayrıntılar için zamanını, emeğini sakınmadan harcayan bir Boğaziçi Üniversitesi sevdalısı idi. Bölümümüze, öğrencilerine çok emeği geçmiştir, çoğumuzun üstünde hakkı vardır.

Selçuk Öğrenci

 

 

Üniversitemizin çok değerli bir hocası, 70'li yılların elektronik Gurusu Ömer’i kaybettiğimiz için çok üzgünüm.  Elektronik dünyasından gelenler onun dehasını çok iyi bilirler. O yıllarda Üniversitemizde onun katkısı olmadan çalışan tek bir cihaz yoktu desem yanlış olmaz. Sadece laboratuvarlar değil, yayınevinin baskı makinası, jeneratörler, telefon santralı, hepsi onun sayesinde ayakta kalırdı.

Birkaç yıl birlikte aynı laboratuvarda çalıştık. Rektörler dahil, sayısız hocanın, elinde çalışmayan cihazı ile bir taburede oturup Ömer’i beklediğini hatırlıyorum. O, tabii ki her zamanki neşesi ile taburedeki ile eğlenmeye devam eder, son iki saniyede havyasını bir an değdirip sorunu çözüverirdi. Bir gün aynı taburede  bir Amerikalıyı uzun uzun oturtmuş, birlikte dakikalarca kahkahalar atmışlardı. Sonradan onun Motorola'nın başkanı olduğunu öğrendik. Adam Ömer’i çok merak etmiş, sırf onu görmek için Laboratuvara gelmişti.  
Ömer’in bu inanılmaz bilgisi herhalde aileden geliyor olmalı. Babası, Türkiyede ilk hoparlörü ve ilk kuvarz saati yapan kişidir. Evleri tıka basa dolu bir atölye gibiydi.  Birisi salonun ortasında, diğeri yatak odasında iki tane dev torna tezgahı olduğunu hatırlıyorum.  Ömer de aynı babası gibi, Türkiye’de birçok şeyi ilk yapanlardan oldu. Saymakla bitmez. İTÜ ile eşzamanlı ilk TV yayını, Boğaziçi’nde onun yaptığını bilenimiz azdır.   Kandilli’nin telsiz bağlantılı ilk sismik ağı bile onun sayesinde kurulmuştur.

Kendisini çok özleyeceğiz, herkesin başı sağolsun.
Mustafa Aktar

 

 

Ömer Hoca'yı 34 yıldır tanıyorum, bunun belki 30 yılında da her gün birlikteydik. Değişik zamanlarda da oda paylaştık. Çok yardımsever bir insandı. Sürekli birilerinin birtakım sorunlarını çözmeye çalışmasına, bir şeylerini tamir etmesine, sorularına cevap vermesine şahit oldum. Bunları yaptıkça da daha fazlası geliyordu. Zamanına fazla değer vermezdi, vaktin karşılığının nakit olduğunu, her dakikasının değerli olduğunu, gereksiz işlerle uğraşmamasını tavsiye ettiğimde de bunu çok garip bulurdu. Bazen bir sohbete dalar, iki-üç saat ayakta konuşurdu.

Her konuda çok kuvvetli fikirleri, daha doğrusu inançları vardı. Almanlar iyi - İngilizler kötü, Motorola iyi - Intel kötü, kediler iyi - köpekler kötü vb. Aksini iddia etmek en azından ters bir bakışla cezalandırılırdı. Bazıları komik, bazıları acıklı çok anımız oldu onunla, okul içinde ve dışında. Ama bu anıları dinlemenin yaşamak gibi olmadığını bildiğimden anlatmaya çalışmayacağım.

Gençliğinde karakterinin renkli bir yanı gibi görülen birtakım önemsiz farklılıkları zaman içinde büyüyerek ne yazık ki karakterinin neredeyse tamamını oluşturdu. Son 5-10 yılda kendisi ile tanışanlar onu bu şekilde tanıdı maalesef. Bu mail'i yazmamın nedeni, hem bunu söylemek, hem de bir şeyler yazarak üzüntümü hafifletmek.

Özellikle son yıllarda zor bir insandı ama zor bir hayatı da oldu. Ben bölümümüz ve üniversitemizin ona olabildiğince sahip çıktığını düşünüyorum. Belki üniversite dışı hayatında bazı noktalar farklı olsaydı bugün hakkında bambaşka şeyler anlatıyor olurduk. Yine de birçoğumuz onu bu haliyle de çok sevdik. Hepimizin başı sağolsun, mekanı cennet olsun.
Günhan

 

 

Ömer hocanın hep muzip ve çocuksu bir tarafı vardı. Çoğumuz çocuksuluğumuzu erken bir yaşta yitiririz; ÖHC ise onla yaşadı ve çocuksuluğu ile uçup gitti. Muzipti, şakaları Hababam Sınıfı ayarında şakalardan bilimsel şakalara kadar geniş bir spektrumda idi.

Ömer'in üniversitede herkesin her anda yardımına koştuğu doğru. Ama yardımları sadece her türlü elektrik aygıt ve donanımının onarımı ile sınırlı değildi: cemevleriinşası için bağış toplamaktan, yerleşkedeki kedileri veterinere götürmeye, bina görevlilerin televizyonlarını onarmaktan  insanlara çeşitli yardımlar yapmaya kadardı.

Bir gün Tarabyaüstü'ndeki evini ararken elimizdeki tarife rağmen bulamamıştık. Sorduğumuz kişiler adresten çıkaramamışlar, ancak "kedili ev" der demez hemen herkes göstermişti yerini. Nitekim o gün balkonunda otururken otuza yakın kedi saymıştık; evin içinde ayrıca kaç tane vardı, kimbilir?  Arabasıyla Kare Blok otoparkına geldiğinde kendisini kedilerin karşıladığına kaç kez tanık olmuşumdur.

Uzun yıllar elektrik laboratuvarlarına sahip çıkmıştı; ancak zamanla "devlet malının koruyucusu" olduğu misyonuna inanmış, herşeyi kilit altında tutmaya başlamıştı. Nitekim bir aralar üniversitenin aletlerini kendisinden rica minnet edinirdik .

Sohbetlerde, içki sofrasında, partilerde hep neşeliydi, eski öğrencilerinin betimlemesiyle "hoşluk duygusu dağıtırdı".  Doğallıkla her insan gibi onun da olumsuzlukları, insanın sabrını taşıran inatları, özellikle son yıllarda artan aykırı davranışları vardı. Ama bunları unutup, Ömer Hocayı hep sıradışılığı ve sevecenliği ile hatırlayacağız.

Bülent Sankur

 

 

Tum universitede de olabilir ama Elektrik-Elektronik (EE) Muh. Bolumu'nde en cok hikayesi olan hoca acik ara ile OHC'dir.

Bir tane de ben aktarayim:

EE Bolumu yilbasi partileri hep cok renkli ve lezzetli olurdu. Bir partinin tam ortasinda hayatimda ilk defa bizim neslin "torpil" dedigi bayramlarda patlatilan, buyuk gurultu yapan kucuk patlayicinin ic mekanda patlatildigini gordum. Bu tip muzurluklara alisik EE hocalari Omer yuregimizi agzimiza getirdin dediler ve parti devam etti, ancak 5 dakika sonra siyah deri ceketli kimsenin tanimadigi ciddi bir arkadas kaloriferlerin havasini almaya geldi. Belli ki okulda yeni gorevli sivil polisler OHC'nin neler yapabilecegini henuz bilmiyorlardi.

Gelmis gecmis en cilgin Bogazici Hocasi'nin aramizdan ayrildigina hakikaten inanmasi guc.

Yakinlarina arkadaslarina sabirlar dilerim.

Cem Ersoy